Film Replikleri


İNCİR REÇELİ 


-Bana bir şeyi sevme hakkı vermediler, ben de incir reçelini sevdim. İncir Reçeli sendin sevgilim.


- Bedenin bu kadar ucuz mu bilemedim…
+ Asıl ucuz olan ne biliyor musun; beş kuruş vermeden savurduğunuz yargılarınız!


-Hiç yadırgamadım yüzünü, inan çok tanıdık… Gönlüme hoş geldin sevdiğim, kusura bakma ortalık biraz dağınık.


-Biliyorum,
Bu şehir getirecek seni bana,
Belki bir konser kuyruğunda,
Belki tıkış bir metro vagonunda…
Götürdüğü gibi getirecek,
Aksayan bir gecenin topal ışığında…
Sevmez bu şehir ağlayan erkeği,
Biliyorum getirecek,
Ağlamaya çeyrek kala…


-Sana dokunmak,tüm kelimeleri yakmak gibi…
+ Sana dokunmak tüm insanları affetmek gibi…


-Hatunun sabah uyandığında yanında olmayanı makbuldür.


-Gittiğin günden beri tenimde faili meçhul parmak izleri.. Asılı bıraktın hayatın ortasında, şimdi tek dayanağım paslı bir çivi.


-“Sen o kadar bir şey söylemeden gidersin ki; üstüne milyonlarca bir şey söylenir.”


- Dövme!
+ Bilmem. Vücuduma kazıyacak kadar değerli bir şey gelmiyor aklıma.
- Bence her insanın, hayatta değer verdiği en az biri olmalı.


Ben insanları arabanın camına vuran yağmur damlalarına benzetiyorum.. Bazen bi damla yavaşça aşağı doğru kayarken başka bi damlaya karışıp güçlenerek daha hızlı ilerler. Ben de sana karıştım aşkımm..insanlar acımasız,savurgan… Hiçbirşeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar. Birgün şoförun camı açabileceğini hiç düşünmüyorlar.


Yaz aşkım, hiç durmadan yaz, birbirlerini anlat onlara. Birbirlerine değerek, dokunarak yaşayabilmenin güzelliklerini anlat. Birbirlerine karışmayı anlat, yaşam savaşı içinde yaşamayı, yaşatmayı unuttuklarını anlat. Sevişmeyi anlat onlara, en zor anlarda bile hiç ayrılmamacasına tek vücut olabilmeyi anlat onlara..


KAYBEDENLER KULÜBÜ 


Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok.


Bazen büyük farklılıklar insanları birbirine daha da yakınlaştırır.


- Geçen cumaya gittim.
+ Ne zaman?
- Salı. Ben hep salıları giderim, daha sakin olur..


İnsanın yer yüzünde kendisine en uzak olduğu nokta, kendi sırtıdır aslında.


Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki ?


“Kaybedenlik bir durum, seçim. Yalnızca oturmak ve seyretmek, beklemeyi bilmek. Bunun içinde Heidegger de var, Camus de, Sartre da, Nietzsche de… Bir nevi eylemsizlik, tamamıyla bir bakış açısı; bir şeyi kaybetmekten değil. Dinginlik hali, sakinleşmeyle örtüştüğünü söylemek mümkün. Vazgeçişin tersi çünkü bir kaybeden intihar etmez, ulaşacağı, değer verdiği bir şey yoktur. Değerli olan her şey değer verdiğimiz kadar var. Bir bilgelik arayışı…”


Hiç aradığın şeyi bulduğunda, bulduğun şeyin aradığın şey olup olmadığına dönüp baktın mı ?


” Kadınlar, seni sen yapan özelliklerine aşık olurlar, sonra da o özellikleri senden almaya çalışırlar.”


- Üff eski sevgilimi hatırladım ya.
+ Hangisini?
- Ya,işte onu hatırlayamadım.


Cevabı olmayan herhangi bir şeyin sorusu da olmaz zaten sayın dinleyen. Sorular sadece cevabı duymak isteğiyle var olurlar.


Aşık olmak anlık bir şey. birden herşeyin çok parlak göründüğü, birden en pastel renklerin bile ısınmaya başladığı, birden tüm yemeklerin çok daha daha lezzetli olduğu bir an bu. İnsan karar vererek aşık olmaz, sadece bir bakar, olmuş.


“Bazı insanlar aile kurmayı öğrenirler. Yani buna değer verirler. Bazıları ise başka bir takım şeylere, değer verirler. Onlara değer verirken niye değer verdiğini düşünmez birey, toplum içinde erimiş olan birey. Toplum koleje girmeyi bir değer olarak sunduğu için artık o kişiliğini yoksayma halidir. Koleje girmek için yarışır, üniversiteye girmek için yarışır, iyi bi işe girmek için yarışır, güzel bi kadınla evlenmek için yarışır. Devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu.”


-Yaşlı bir Kızılderili ne kadar yanılabilir?
+Bazen yanılabilir.
- Bazen susar.
+ Bazen konuşmak ister.
- Bazen dinlemek ister.
+ Bazen yalnız kalmak ister.
- Bazen arkadaş ister.
+ Bazen gitmek ister.
- Gider bazen.
+ Bazen gidemez.
- Bazen hiç gidememekten korkar.
+ Bazıları sonsuz neşeye dolar.
- Bazıları sonsuz geceye.
+ Bazen ölürsün.
- Bazen ölemezsin.
- Bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin.
+ Bazen kendinden uzaklaşmak ister insan.
- Bazen gidersin, sırf dönebilmek için.
+ Bazen ağlarsın bayağı.
- Bazen ağlayamıyorsun bayağı bayağı.
+ Bazen içiyorsun, bazen çok ama çok fazla içmek istiyorsun da …bazen sen zaten içmeye gidiyorsun.
- Bazen Acıbadem’den bir taksiye biniyorsun, Kadıköy diyorsun.
+ Bazen yüzüne bile bakmıyor.
+ Bazen bir kadın geliyor oturuyor karşına… ve ağlıyor.
- Kadınlar hep ağlıyor.
+ Bazen bir kadın sana… “En çok korktuğum şey, bir kadının göz yaşıdır” diyor, kendi adına.
- “Eğer çok sevdiysem” diyor… “Eğer çok sevdiysem…”
+ Oysa bilmiyor ki, sevmek de bir… An’a ait.
- Her şeyin başı su.
+ Felsefenin de.


Yol zamanın bir fonksiyonu değildir. Hız, yolun zamana bölünmüş halidir. İvme ve sürtünme katsayısı bizi ilgilendirmez. Yolda olmak bir hıza sahip olmayı gerektirir, aksi durum yolda durmaktır, durmak sıkıcıdır. Yolda durmak yolda olmak anlamına gelmez, yolda durmak yolda durmak anlamına gelir. Yolun bittiği yerde durulmaz. Ya önce durulur ya durulmaz. Bazen yolun kenarından renksiz duru sular akar. O sularda balık da vardır, yolun yardığı tepelerin biri yeşil toprak diğeri bej olabilir. Su aktığı yerin rengine bürünmez ama sana öyle gelebilir. Ayrıca yol bitmez; o labirentin duvarıdır…


+Ne dedi Orhan Veli ?
-Ne dedi ?
+Ne bilim bunla ilgili birşeylerde demiştir.


+Siz nasıl bir program yaptığınızı düşünüyorsunuz !
-Dostum biz prensip olarak düşünmüyoruz .


KABADAYI


Ali Osman : Senin silahında mermi ters dönmüş evlat. Dikkat et kendini vurmayasın.
Delikanlı adam yol yordam bilir. Raconda sığınanları teslim etmek gibi bir şey var mıdır ? Duydun mu hiç ?
Bak Devran efendi. Sen beni tanımazsın. Ben arkamda çok ceset bıraktım. Çok aileyi ağlattım.
Bir sürü bela herifin ciğerini gözümü bile kırpmadan söküp aldım. Cesetleri çoktan çürüdü.
Bunların bir kısmı bilinir, bir kısmı bilinmez. Sonunda bir şeyler oldu ve ben silahı bıraktım. Tövbe ettim.
Uzun zamandan beri beladan uzak, sakin bir hayat yaşıyorum.
Yalnız, biliyor musun ? Ben hastayım, bu hastalık şey… Unutuyorsun. Herkesi, herşeyi unutuyorsun.
Kafanda ne varsa silinip gidiyor, sıfır oluyorsun. Bu ne demek biliyor musun ?
Devran : Anlatırsan, anlarım.
Ali Osman : Şu demek. Seni şuracıkta gebertsem, zerre kadar vicdan azabı çekmeyeceğimi biliyorum.
Çünkü yeminimi unutacağım. Seni unutacağım. Silahımı nasıl beynine dayadığımı, nasıl tetiği çektiğimi, o sefil beyninin nasıl dağıldığını asla hatırlayamayacağım. Yani benim açımdan artık tövbe diye bir sorun yok.


Bizler eceli ile ölmeye karar verenler, kurşunla ölenlerin şeferine içiyoruz.”